Okulumu Neden Pek Çok Sevemedim?


Her şeyin sebebi benden bir yaş büyük olan ablamın birinci sınıfın ilk günü anneme ''beni beklemene gerek yok ben çocuk değilim gidebilirsin'' demesiydi. Çünkü 6 yaşındaki Şeyma birinci sınıfın ilk günü annesine hiç bu şekilde olgun bir tepki vermeyecekti.
 Eğitim öğretim hayatımın başladığı o karanlık 9 Eylül 2002 sabahı... Benden bir sene önce okula başlayan ablam sayesinde okula karşı tamamen yabancı değildim. Ablam okul ödevlerini yapmak için hazırlanırken bende defterimi hazırlar ve son derece disiplinli bir şekilde onun yazdığı gibi fişlerine bakarak yazmaya çalışırdım. Hem onun okul hayatını merak eder hemde o evde yokken annemle gezmelere gitmeye bayılırdım. İki hayatta tercih edilebilirdi benim için. Ama gerçekten okula başlamam gerektiğinin farkına vardığımda işler bu şekilde yürümedi. Annesini çok seven ve duygusal bir çocuk olarak okula gitmek annemden ayrılmak demekti. Bunu kabul edemeyecek kadar sağlıksız kararlar veren 6 yaşımda tek başıma okula gitmem gerektiğini bundan sonraki birkaç yılda da kabul edemeyecektim. Önlüğüm alınırken ve okul alışverişim yapılırken içimde yaşadığım mutsuzluğu, umutsuzluğu ve yalnızlığı kimseyle paylaşmıyordum. Fakat önceki yıllardaki aldığım eğitimlerden deneyimli olan annem içimde kopan fırtınaların pek tabi farkındaydı. Okulun ilk günü annemle birlikte okula gittiğimizde teker teker dökülmeye başlayan gözyaşlarım annemin 15 gün daha okula benimle gelmesini gerektirdi. Okulla alakalı hiçbir sorunum yoktu ben yalnızca anne çocuk eğitiminin sağlıklı olduğu yöntemini benimsemiştim. Başlarda benimle birlikte sırada oturan annem daha sonra okul prosedürleri gereği okulun bahçesinde beklemek zorunda kaldı. Annem bir çocuğun okula alışması için her türlü yolu denese de tüm bu yollardan kaçmayı başaran bir çocuk duruyordu karşısında ve ağlıyordu. Derslerin bitmesini dört gözle bekleyip bahçeye annemin yanına çıkıyordum ve teneffüsleri birlikte değerlendiriyorduk. Bu konuşmalarımız sırasında annem gitmesi gerektiğini söylese de bunları duymamazlıktan gelmeyi tercih ediyordum. Sonrasında sınıftaki çocuklarda mızırdanmaya başlayarak Şeyma'nın annesi okula geliyorsa bizim annemizde gelsin diye ağlamaya başladılar. Kolektif eylemlere oldum olası karşıydım. Tüm planlarımı bozmuşlardı. 6 yaşında bir çocuk olarak onlardan daha konforlu bir birinci sınıf hayatı geçirmemi istemiyorlardı. Ve öğretmenimiz annemle o malum konuşmayı yaparak annemin artık beni bir psikoloğa götürmesi gerektiğini söyledi. Psikologlara da oldum olası karşı duruş sergilemem dolayısıyla bu işi kendi başıma çözebileceğimi anneme söyledim. Herkesten habersiz 5. sınıfta okulu bırakmaya karar verdim ve 5 sene bu okul durumumu idare edebileceğimi kabullendim. Okula artık tek başıma gidiyordum. Aynı okulda okuduğum ablam gerekli desteği göstermese bile arkadaşları beni teneffüste gezdirmeye çıkarıyorlardı. Sonrasında ablamda 2. sınıfa giden bir abla olarak kardeşine karşı sorumlukları olduğunu hatırladı ve bana destek olmaya başladı. Öğretmenim bana sürekli görevler vererek sosyalleşmemi sağlıyordu. Veli toplantılarına annem gizli gizli geliyordu çünkü onu okulda gördüğümde eve gitmek istiyordum. Görevler, ilgilenmeler, desteklerle birlikte okula alışmam 5 senemi aldım. Okulu bırakma hayalimde 8 yıl zorunlu eğitimle yalan oldu. Daha sonrasında okulu gereğinden fazla sevmeye başlayarak mezun olduğum seneler üzülmeye başladım. Bu okul meselesinin bir ortasını bulamadım. Ama hiç değilse artık annemi darlamıyorum. Eğitim öğretim hayatımın 17.
senesine girerken geride bıraktığım her seneyi, her öğretmeni, her anıyı mutlulukla hatırlıyorum. Desteğinden ötürü en çok anneme teşekkür ediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

annem gül'dü çiçekler girdi gönlüne'

kendi evimde deplasmandayım

hüznün ertesi