Sosyal Medya Kullanmayarak Harcamadığım Vakti Atomu Parçalayarak Değerlendiriyorum

Hiçbir sosyal medya hesabımın olmayışı bilinçli olarak yapılmış bir tercihtir. Bu tercih içerisinde hem akademik bir eleştiri hem de vakit kazancı barındırıyor. Akademik kısma geçmeden önce sosyal medya ve zaman hakkında birkaç şey söylemek isterim.
Pek kıymetli zamanlarımızı sosyal medya hesaplarında geçirmek tercih edilebilir bir şey olduğu gibi tercih edilmeyen bir durumda olabilir. Fakat nedense insanlar sosyal medyanın bir vakit kaybı olduğunu söylediğimde -ki şahsım adına hani kalpler kırılmasın- sosyal medya kullanmıyorsun da vaktini nasıl değerlendiriyorsun sanki şeklinde tepkiler veriyorlar. Öncelikle sormak istediğim 90'ların kapı eşiklerine bırakılan dua zincir kağıtları gibi bu mecraların içerisinde de var olmak için birilerini de dahil etmek mi zorundasınız?
Ve açıklıyorum... Sosyal mecralarda kaybedeceğim vakitleri oturarak, konuşarak, yemek yiyerek değerlendiriyorum. Kabul ederseniz eğer yaşıyorum. 
Kullanmama sebeplerimden birisi insanlarla görsel ya da yazılı iletişim ortamı olarak bu mecraları benimsemeyişim. Takip etmek zorunda olduklarım, etmediğimde mahcup olacaklarım derken liste böyle uzayıp gidiyor. En yakın arkadaşım bile olsa günün belirli saatleri tanıdık tanımadık insanların fotoğraflarına, fotoğraflardan hayatlarına, özel hazırlanmış filtrelerden geçmiş hayatlarına bakmak ne biliyim biraz garip geliyor. Görüşmediğim insanların hayatlarını oralardan takip etmekse daha da garip geliyor. Kullanmayanlar bilecektir insanın kafası rahat ediyor. Ne kadar az 'içeriğe', 'enformasyona' maruz kalırsak o kadar güzel yaşarız diye de düşünüyorum. İnsanlarla gerçek hayatta iletişim halinde olmak onları özlemeyi, görmediğinizi farketmeyi, geçip giden zamanı hissettiriyor size. Yani ben ya da biz birileriyle yüz yüze görüştüğümüzde geçmiş zamana dair sorularımızla başlıyoruz sohbete. Belkide muhabbeti bu asıl kılıyor. 
Yazılı iletişime gelecek olursak okumaktan keyif aldığım en kısa yazı türleri; ürünlerin içindekiler kısmı, sakız manileri daha sonrasında makaleler, dergiler, blog yazıları ve kitaplar. Bu nedenle yazar alıntıları, diğer başka kısa alıntılar dikkatimi pekte çekmiyor. Ayrıca hiçbir yazarın tüm bir kitabı içerisindeki birkaç cümle alınsın diye yazdığını da düşünmüyorum. Ve tam sırası gelmişken sevgili İsmet Özel adına açılmış hesapların sahipleri lütfen yapmayın bunu. Çok üzücü durumdasınız ve sizleri sonuna kadar eleştiriyorum her gece yatmadan önce. 
İnsanların kendi adlarına hesaplar açtıkları yetmiyormuş gibi birde şairlere, yazarlara, önemli şahsiyetlere hesaplar açmaları beni gerçekten çileden çıkarıyor. İbrahim Tenekeci mesela Twitter kullandığı halde bir başkası İbrahim Tenekeci adına bir hesap daha açmış. Sizce kendini yeterince ifade mi edemiyor, boşlukları mı dolduruyorsunuz anlayamadım. 
Gelelim meselenin akademik tarafına. Sosyal medya hesaplarındaki o okumadan kabul ettiğiniz uzun uzun sözleşmelere dair Mahremiyet adında bir kitap yazılmış.
Ortada büyük bir mahremiyet sorunu mevcut ve yazarın en çok dile getirdiği ise kullanıcıların bunu bir sorun olarak görmeyişi. Kamusal alan ve özel alan kavramları arasındaki sınırın git gide silikleşmesi. Bir başka önemli kitap ise Christian Fuchs/ Sosyal Medya- Eleştirel Bir Giriş. Belkide meseleye eleştirel bir giriş yapsak boşlukları, yanlışları daha çok farkedebiliriz. Kitap daha çok kullanıcının bu platformlarda nasıl metalaştırıldığından, sömürüldüğünden bahsediyor. Yazar ticari sosyal medya platformları olarak adlandırdığı bu mecraların ekonomi politiğini, ideolojilerini, gizlilik anlayışlarını inceliyor kitabında. 
Bilmiyorum içeride hangi dünyayı kurtarıyorsunuz, vaktinizi nasıl değerlendiriyorsunuz, kendinize neler katıyorsunuz ama durum sizin bir görsel paylaşımınızdan, bir yorum yapmanızdan, bir beğeninizden daha fazlası. Giden sadece kişisel zamanınız değil. Sosyal mecralar içerisindeki hedefli reklamlar üzerinden elde edilen karlar, kişisel bilgileriniz, mahremiyetiniz, yaşam biçiminizin bir dijital simülasyonunu orada yaşatıyor olmanız kapsamında giden gerçekten sadece kişisel zamanınız değil. Yani bu katılımcı mecralarda sömürülen kolektif bir emektir, sömürülen kullanıcının kendisidir.

Sosyal mecraların bu kısmını görmek istemesek bile olmadığını inkar edemeyiz. Herkesin mücadele yöntemi farklıdır bu yüzden ben tamamen olmamayı tercih ediyorum. 
Sosyal mecralarda sürekli karşılaşılan insanların, yazıların zamanla önemini yitirdiğini düşünüyorum. Kuramlarda eleştirilen meselelere gelmeden daha yemek paylaşanlar, her anını paylaşanlar, içtiği suyu geçtiği odayı paylaşanlar... Bir sosyal medya kullanıcısı olmak tüm bunlara maruz kalmayı beraberinde getiriyor. O yüzden ben böyle şeyler paylaşmıyorum deyip çekilecek bir kenar var mı ondan da tam emin sayılmam. 
Naçizane tavsiyelerim yemeklerimizi soğutmayalım, gittiğimiz yerlerin tadını çıkaralım, varsın insanların hangi şehirlerde tatil yaptığımızdan haberi olmasın. Boş yere reklamlara maruz kalmayalım. En güzel fotoğraf için yanımızdaki darlamayalım, anı yaşayalım. Kendi başımıza yaşayalım, yanımızda olan insanlarla yaşayalım. 
Kemerlerinizi bağlayın, telefonlarınızı uçuş moduna alın. Uçuş sırasında herkesin yalnızca bir kere gökyüzünü çekme hakkı vardır. Hani sizin yaşadığınız yerlerde kimsenin başını kaldırıp bakacağı bir gökyüzü yoksa bu fotoğrafı istediğiniz yerde paylaşabilirsiniz. İyi yolculuklar!

Yorumlar

  1. Efendim öncelikle yazılarınızı içtenlikle okuyup küçük fanınız olma yolunda adım adım ilerliyorum (ama korkmayın instagramda adınıza bir hesap açmak gibi bir gayem yok ) Bu yazınız beni iş yerindeki tüm mesai arkadaşlarımın sigara kullanmasi ve benim kullanmam sebebiyle tarafıma iletilen sorulardan bazılarını aklıma getirdi -neden sigara icmiyorsun ?beklerken canın hiç sıkılmıyor mu ? icmiyosun ya napiyosun mesela ? gibi. Yasadığımız bu benzer durumlar sebebiyle sayfaniz üzerinden baskıcı topluma bir mesaj vermek istiyorum."HERKESIN PARTİ ANLAYIŞİ KEDİNE. SAPLANTILI SERSERİ FİKİRLERİNİZİ ÇİĞNEYİP YUTUN" saygılar. (Dip Not: Bana bu firsatı sunduğunuz için teşekkurler Akademici Soral. Artık daha buyük bir fanınızım ✋)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. rica ederim, ne demek. derdinize derman olabilsiysem ne mutlu bana. lütfen dilediğiniz gibi sesinizi duyurabilirsiniz :)

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

annem gül'dü çiçekler girdi gönlüne'

kendi evimde deplasmandayım

hüznün ertesi