Şeyma Karatay Hoca İle 21 Günde Nikah Şekerini Bırakmak

Toplum baskısı tüm toplumun birey üzerinde kurduğu bir baskıdır. Ancak düğün dernek işlerinde evli, evlenecek ya da evlilik hayalini daima içerisinde barındıran erkek ya da kadın fark etmeksizin evliliğe dair bir hissi, bilgisi hele ki deneyimi olan insanların kurduğu hegemonik olguya baskı değil afet denir. Toplumsal afet.
İçi lavanta kokulu, kimi zaman bozuk badem şekerli kimi zaman ucuz badem şekerli kimi zamansa acı badem şekerli ama asla yerken mutlu olunmayan, illa ki kenarında köşesinde bir tülü, bir tüyü olan nikah şekerlerini özlemle anıyorum. 
İçerisinde Antep fıstıklarının sayılı olduğu kimi zaman hiç olmadığı, kınanın sonunda heyecanla dağıtılmasını beklediğimiz kuru yemiş poşetlerini minnetle yad ediyorum.
Üsküdar Evlendirme Dairesi'nde 2010 yılı ve öncesinde alkışladığım tüm nikah törenlerini hasretle arıyorum.
Başıma neler gelecek bilmeden içimdeki tüm eleştirileri, eteğimdeki taşları, aklımdaki soruları, hissettiğim sorunları yazmaya başlamadan önce sizleri yargısız infazsız bir okumaya davet ediyorum. Çünkü bu sefer yargı da infaz da kırılacak kalem de benim elimde. Lütfen müsade buyurun.
Evlenmek, yuva kurmak dedikleri o güzel duyguyu bir endüstri haline getiren hatta yalnızca gösteriş için bunu yapan hatta yalnızca başkaları yapıyorsa bende yapmalıyım diyen hatta bunu zorla yapan tüm toplumsal afet zedelere yazımı ithaf ederek bu sefer kesin olarak başlıyorum.
Evli değilim ancak evliliğe dair kına, düğün, nişan, söz gibi birçok organizasyonun içerisinde fazlaca bulunmuşluğum var. Belki işin ehli değilim ama iyi bir gözlemci ve muhakkak sosyal bir bilimciyim.
Toplumun nikah şekerine yaklaşımını lavanta, deniz kabuğu, çam ağacı ve tekrar lavanta ve inci süslemeleri olarak özetlemek sanırım mümkün ve herkesçe kabul görür. Kimi zaman duyarlılıkla kimi zaman şart kabul ederek yaklaştığımız nikah şekeri sektörünü 21. yüzyılda endüstri değil birtakım bireysel insanlar karıştırdı.
Bir organizasyon şamatasıdır aldı başını gitti. Belkide Cannes Film Festivali'nde, Berlin Altın Ayı'da, Antalya Altın Portakal'da verilen ödüller sahiplerini bulurken bu organizasyoncuların gözünde davetli nikah şekeri sistematiğindeki kadar değere sahip olamadı.
Tek sorum var. Ve mümkünse tek cevap hakkınız var.
Tüm bunlara ne gerek var?
Söz hatırası, nişan hatırası, düğün hatırası, kına hatırası... Hatıraları bu şekilde simgeselleştirmekten uzak bir düğün düşlüyorum... Çünkü emin olun vitrinlerin salonların bir köşesine itildiği, artık tercih edilmediği, mıknatısların dolapları çizdiği 21. yüzyılda artık kimse bu hatıra adı altındaki hediyelikleri saklamıyor. Ayrıca verdiğiniz kolonya vari şeylerin içerisindeki sıvılar çok kötü kokuyor. Ve kimse şeker hamurundan yapılan kurabiyeleri yemiyor. O verdiğiniz küçük aynaları da kullanamıyoruz çünkü kendimizi görmüyoruz. 
Hepsi düşünülmüş, kıymetli şeyler demek isterdim ancak bir süre sonra hepsi birbirinin aynısı olduğu için bir kıymeti kaldığını söylemek mümkün değil. Düğün, nişan işleri yeterince masraflı olduğu için bence bu büyük paralar harcanan küçük hediyelere hiç gerek yok.
Sizin mutluluğunuz bizim için en güzel hatıra. İlerde bir gün nikah şekersiz bir düğün, aynasız bir kına görürseniz lütfen benim mutluluğum da sizin için en güzel hatıra kalsın.
Sayın yolcularımız az sonra kuru yemiş servisimiz başlayacaktır. Lütfen yemiş kabuklarını yerlere atmayalım.
İyi uçuşlar dilerim!

Yorumlar

  1. Peki, ucuz kimsenin sevmediği ama içmekten kendimizi alamadığımız plastik kutularında dağıtılan"ÖZGE " Meyve Suları .... Kuru yemiş servisinizin yanında ondan da isteriz .

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

annem gül'dü çiçekler girdi gönlüne'

kendi evimde deplasmandayım

hüznün ertesi