Seni Özleyeceğiz Truman!
Öncelikle herkesin emin olduğu bir şey vardır ki ileti göndericiden alıcıya savrulup duran kimi zaman gürültüler içerisinde kaybolan, zamanın birinde kendine geri bildirim yapacak bir insan dahi bulamamış Shannon ve Weaver'ların elinde oyuncak olmuş çaresizlerin çaresizi bir unsurdur. Bir iletişim fakültesi öğrencisi 4 yıllık eğitim öğretim hayatı boyunca iletiyi iletişim kalıbında Aristo'nun Retorik'inden alıp Mcluhan'lardan dolaştırıp arada bir Marx'lara karışıp İrfan Erdoğan'ların zamanına getirir.
Öğrenci yapısından bahsetmek gerekirse iletişim fakültelerinin diğer mesleki bölümlerden en temel farkı okuduğu bölümü neden tercih ettiğini bilmeyen, bildiğini zanneden ve bu bilinmezlikle ancak son sınıfta yüzleşen öğrencilerle dolu olmasıdır. Bu yüzden Foucault'u Fiko diye okuyan, Anthony Giddens'a Abdullah Gidens diyen insanlarla karşılaşma ihtimalınız pek yüksek ve gayet normaldir.
Fakülte müfredatından bahsedecek olursak birinci sınıfta iletişime giriş dersiyle iletişim nedir sorusu ile tanışılır ve yolculuk tam olarak burada başlar. Hiçbir cevap tam bir cevap değil ve hiçbir doğru tam bir doğru değildir. Sosyal bilim ekolünün bir parçası olan iletişim disiplini felsefeden siyasete, iktisattan sosyolojiye, hukuktan psikolojiye kadar birçok farklı disiplinden beslenir. Yani siz iletişim nedir sorusuyla birlikte tüm bunları da öğrenmeye başlarsınız.
Her okulun ekolü farklı olmakla birlikte ortak olan 2 eğitim materyali varsa bunlar Truman Show ve George Orwell'dır.
Bir iletişim fakültesi öğrencisinin adı gibi bildiği, kendinden bildiği, fakültenin yapı taşıdır Truman Show. Ders adı içerisinde iletişimin geçip geçmediği her dönemde izletilir, tartışılır muhakkak. Truman kapıyı açıp sahneden çıkarken biz onu hep kapının önünde bekleriz. Ki zaten hep denmez miydi iletişim fakültesi öğrencilerinin %90'ı kapıda bekliyor diye. O yüzden Truman seni hiç unutmayacağız. Her izlediğimiz reklam filminde, her medya eleştirimizde daima aklımızın bir köşesinde olacaksın.
Ve sevgili Orwell. Sen ki bizim için eleştirilerimizin temel dayanağı, iletişim fakültesinin otoritesisin. 1984 bizim için ne yalnızca bir kitap ne de yalnızca bir dönemin resmedilişi. Muhakkak okuyun diyenlere gururla okuduk dediğimiz bir başyapıt. Okuduk, defalarca okuduk, çözümledik, öğüttük, öğrendik.
Biz ki Benjamin'i sanatın mı kaybettiği aurasıydı diye öğrendik. Biz ki McLuhan'ı araç mesajsa ötesini berisini kurcalamayın diye öğrendik. Biz ki Althusser'i ideoloji diye öğrendik. Evet ideoloji yalnızca bir kelime ve elbette doğru cevap. Görsel Algı içerisinde Barok dönemi karman çorman mı etmedik, sütunlara ressamların bilmediği anlamlar mı yüklemedik. Ikarus'un balmumu kanatları, Velazquez'in Nedimeleri derken sanat sepet işlerini de birbirine epeyce kattık karıştırdık. Yeri geldi fotoğrafçılık dersinde mezarlık çiçeklerinin estetiğini ele aldık. Ancak Sosyoloji ve Medyanın Ekonomi Politiği derslerini de aldık. Modernite ve Postmodernite, Yeni Medya Eleştirileri ile bir şeyleri anlamaya ilk kez başlamışta idik.
Öyle böyle derken 2014-2019 lisans öğretim hayatımı bitirmiş bulunuyorum. Öğrendiğimden çok öğrenmediğim, öğretmeye çalıştıklarından çok kafalarını karıştırdığım, bazı şeyleri de bizlerden öğrendiklerini bildiğim bir eğitim dönemini burada sonlandırmış bulunuyorum.
Orwell'a, Truman'a, dişçi korkusu haberimde acılarını benimle paylaşan Orçun abiye, Ikea Mağdurları haberinde A101'den aldığımız dolabın kapaklarını sökerken onu fotoğraflamama izin veren babama, fotokopi makinesinden aldığım kağıtlara, okulumun buzhane misali soğuk olan mescidine selam olsun!
"240 akts dedikleri sanki bir dersten ibaret
Kopya çekenler mezun olurken alsalar keşke ibret
Akademisyen olana kadar sabret Soral hanım sabret."
Sayın yolcularımız uçuşumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. 3 aylık aktarma sonrasında yeni uçuşlarımızda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın!
Öğrenci yapısından bahsetmek gerekirse iletişim fakültelerinin diğer mesleki bölümlerden en temel farkı okuduğu bölümü neden tercih ettiğini bilmeyen, bildiğini zanneden ve bu bilinmezlikle ancak son sınıfta yüzleşen öğrencilerle dolu olmasıdır. Bu yüzden Foucault'u Fiko diye okuyan, Anthony Giddens'a Abdullah Gidens diyen insanlarla karşılaşma ihtimalınız pek yüksek ve gayet normaldir.
Fakülte müfredatından bahsedecek olursak birinci sınıfta iletişime giriş dersiyle iletişim nedir sorusu ile tanışılır ve yolculuk tam olarak burada başlar. Hiçbir cevap tam bir cevap değil ve hiçbir doğru tam bir doğru değildir. Sosyal bilim ekolünün bir parçası olan iletişim disiplini felsefeden siyasete, iktisattan sosyolojiye, hukuktan psikolojiye kadar birçok farklı disiplinden beslenir. Yani siz iletişim nedir sorusuyla birlikte tüm bunları da öğrenmeye başlarsınız.
Her okulun ekolü farklı olmakla birlikte ortak olan 2 eğitim materyali varsa bunlar Truman Show ve George Orwell'dır.
Bir iletişim fakültesi öğrencisinin adı gibi bildiği, kendinden bildiği, fakültenin yapı taşıdır Truman Show. Ders adı içerisinde iletişimin geçip geçmediği her dönemde izletilir, tartışılır muhakkak. Truman kapıyı açıp sahneden çıkarken biz onu hep kapının önünde bekleriz. Ki zaten hep denmez miydi iletişim fakültesi öğrencilerinin %90'ı kapıda bekliyor diye. O yüzden Truman seni hiç unutmayacağız. Her izlediğimiz reklam filminde, her medya eleştirimizde daima aklımızın bir köşesinde olacaksın.
Ve sevgili Orwell. Sen ki bizim için eleştirilerimizin temel dayanağı, iletişim fakültesinin otoritesisin. 1984 bizim için ne yalnızca bir kitap ne de yalnızca bir dönemin resmedilişi. Muhakkak okuyun diyenlere gururla okuduk dediğimiz bir başyapıt. Okuduk, defalarca okuduk, çözümledik, öğüttük, öğrendik.
Biz ki Benjamin'i sanatın mı kaybettiği aurasıydı diye öğrendik. Biz ki McLuhan'ı araç mesajsa ötesini berisini kurcalamayın diye öğrendik. Biz ki Althusser'i ideoloji diye öğrendik. Evet ideoloji yalnızca bir kelime ve elbette doğru cevap. Görsel Algı içerisinde Barok dönemi karman çorman mı etmedik, sütunlara ressamların bilmediği anlamlar mı yüklemedik. Ikarus'un balmumu kanatları, Velazquez'in Nedimeleri derken sanat sepet işlerini de birbirine epeyce kattık karıştırdık. Yeri geldi fotoğrafçılık dersinde mezarlık çiçeklerinin estetiğini ele aldık. Ancak Sosyoloji ve Medyanın Ekonomi Politiği derslerini de aldık. Modernite ve Postmodernite, Yeni Medya Eleştirileri ile bir şeyleri anlamaya ilk kez başlamışta idik.
Öyle böyle derken 2014-2019 lisans öğretim hayatımı bitirmiş bulunuyorum. Öğrendiğimden çok öğrenmediğim, öğretmeye çalıştıklarından çok kafalarını karıştırdığım, bazı şeyleri de bizlerden öğrendiklerini bildiğim bir eğitim dönemini burada sonlandırmış bulunuyorum.
Orwell'a, Truman'a, dişçi korkusu haberimde acılarını benimle paylaşan Orçun abiye, Ikea Mağdurları haberinde A101'den aldığımız dolabın kapaklarını sökerken onu fotoğraflamama izin veren babama, fotokopi makinesinden aldığım kağıtlara, okulumun buzhane misali soğuk olan mescidine selam olsun!
"240 akts dedikleri sanki bir dersten ibaret
Kopya çekenler mezun olurken alsalar keşke ibret
Akademisyen olana kadar sabret Soral hanım sabret."
Sayın yolcularımız uçuşumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. 3 aylık aktarma sonrasında yeni uçuşlarımızda görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın!
Yorumlar
Yorum Gönder