Global Köyde Dijital Bebek Olmak

Başlık dolayısıyla ebeveynlere hitap edebilecek bir yetkiye sahip görmeyebilirsiniz beni. Ama benim annem televizyonsuz evde yetiştirdiği çocuğunu Medya ve İletişim alanında ihtisas sahibi yaptı.
Televizyonun aptal kutusu olduğunun unutulduğu 90'ların sonu ve Milenyum Çağı'nın başlarında geçen çocukluğumda televizyonsuz bir evde büyüdüm. En son bir televizyonu açtığımda 37 ekrandı ve anteni vardı. Haliyle benden günümüz teknolojisinde bir televizyonu açmamı rica etseniz açamam. Ancak açacağınız programın içeriği hakkında saatlerce konuşabilirim. 5 sene+1 aldığım eğitimi de böylelikle açıkladım sayabilirim.
Televizyonsuz bir evde büyümek mekansal tasarımın annemin güne başladığı zamanki neşesiyle doğru orantılı demektir. Bir odaya bağlı kalmamak, hayat düzeninde bir aracın saatlerine uymamak demektir. Televizyonsuz bir evde büyümek sabahları radyo sesiyle uyanmak, cumartesi günleri çocuk programlarına katılmak ve çekilişte adınızın çıkmasını sonsuz heyecanla beklemek demektir. Günümüzde maalesef ki yok olan yazılı basının kıymetini bilmek ve okuyarak haberdar olmak demektir. 
21. yüzyılın günümüz çeyreğinde teknolojinin sonsuz imkanları bizleri akıllı telefonlar ile buluşturdu. İnsanoğlunun bu yeni teknolojiyi de aptal diyerek karşılamaması için aracın başına "akıllı" sıfatı konuldu. Cep telefonu evrimsel sürecinde bir sıçrama yaşamıştı. Teknoloji ilerlemiş ancak makine-insan ilişkisinde insan duraksamaya başlamıştı. Bir dip not olarak; teknoloji dediğimiz şeyin kullandığımız elektronik cihazlardan ve arada sırada haberlere yansıyan makalalere konu olan hologramdan öte bir kavram olduğunu unutmamakta fayda var. 
Akıllı telefonların yararını zararını konuşmaya onu en çok kullanan ve popülaritesini artıran gençlerden/dijital yerlilerden başladık. Cihazın özelliklerini öğrendikleri ve sosyal ağ platformlarını onların izinde takip eden bir de dijital göçmenler vardı. Facebook akraba gününe döndü, gün geldi Instagram'dan takip etmeye hatta Twitter'ı keşfetmeye başladılar. Bizler onlar üzerinden sosyal medya bağımlılığını, mahremiyetin yokoluşunu, teşhircilik kültürünü, tüketim toplumunu, ağ toplumunu konuşmaya ve anlamaya çalıştık. Dijital hastalıklar keşfetmeye başladık hatta. 
Kendi aramızda bir şeyler ortaya koymaya çalışırken bir bebek Youtube'ye girdi ve Kinder sürpriz yumurta açılışı videosunu izlemeye başladı. Teknoloji ilerledi ve o bebek başka bir videoyu açmayı başardı. Renkleri, nesneleri, sesleri etrafına bakarak keşfeden bir bebek bir ekranın başında kilitli kaldı. Dijital bebek bir akıllı telefonu açabildiği için ebeveynleri tarafından övgülere mazhar oldu. 
Sevgili ebeveynler, dijital bebekleriniz sizler gibi kaşık ve çatal kullanabiliyorlar değil mi? Bir yere gitmek istedikleri zaman montlarını alıp yanınıza geliyorlar. Uykuları gelince yastıklarını getiriyorlar size. Yani taklit ediyorlar. Yani sizin günde 50749374 defa elinize aldığınız telefonun nasıl açıldığını sizden görerek taklit ediyorlar. Yani bu bir zekilik alameti değil lütfen bunu kabul edelim. Eğer ki bebekleriniz, çocuklarınız başlarını o telefonlardan kaldırmamaya ve o videoları izlemeye devam ederlerse eminim ki bir şeyleri kaybetmeye başlayacaklar. Sırf "uslu" durdukları için onlara ne yaptığınızın farkında mısınız? Sırf "yemek yesinler" diye onları bir video ile susturmaya çalışmanız doğru mu? Dijital bakıcınıza ne kadar güveniyorsunuz ya da nasıl böyle güvenebiliyorsunuz? 
Bebek yaştaki çocuklarınıza tablet almaktan, kendi cep telefonlarınızı vermekten vazgeçin. Kalem verin, kağıt verin, kitap verin... Hatta mutfaktaki demlikleri, tahta kaşıkları verin. Sizin bebeğiniz bir Global Köy sakini değil. Bırakın yaşasınlar. Başını ekrandan kaldırıp da gökyüzünü görmeyen bir çocuğun ingilizce mavi demeyi öğrenmesi sizce bir yaşam belirtisi mi?
Çocuğumuzun ebeveyni biz olalım. Zamanı gelsin okulda öğretmeni olsun, çevresindeki arkadaşları, büyükleri olsun. Ama bir akıllı telefonu olmasın. Çocuklarınızı keşfedin, onlarda ilk adımlarıyla birlikte bir keşif yolculuğuna çıksınlar. Uğurlar olsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

annem gül'dü çiçekler girdi gönlüne'

kendi evimde deplasmandayım

hüznün ertesi