Suskunluk Sarmalı Dedikleri 6 Yaşımda Yolumu Çizmekmiş
2 seneye yakın bir zamandır blog yazısı yazan, okumayı öğrenmeden okumaya, okula gitmeden ödev yapmaya başlayan ve akademiye gönlünü vermiş aklını kaptırmış Akademici Soral kimdir diye merak edeniniz var ise buyurunuz bu yazının devamını okumaya.
Başak burcu olmam temel hayat prensibimin yalnızca %3'ünü tanımlıyor olabilir. Bu nedenle bunun daha derinine inerek en baştan başlamak istiyorum; Kan grubumun B rh- olmasından. Genetik özelliklerime bu kadar sıkı sıkıya bağlı olmam ve arkasında durmam akrabalarımın arasındaki bu kan grubuna sahip olan 3. kişi olmamdan kaynaklanıyor. Ve her şey buradan itibaren başlıyor.
Hasan dedem, Şerif amcam ve ben bu kan grubunun namını Korkmazlar içerisinde taşıyan 3 muhafızız. Uyuz olmak hepimizin ortak özelliği olup bunu ifade etme biçimlerimizde farklılık gösteriyoruz. Dedem bunu kafasının dikine giderek, Şerif amcam şakalarıyla bense belli etmemeye çalışarak belli ediyorum. Bebekliğime dair bu önemli meseleye açıklık getirdiysek devam edelim.
Çocukluğum dönemin şartlarından dolayı mı bilmiyorum çoğunlukla susarak ve ağlayarak geçti. Evin içindeki halimle dışarıdaki halim birbirinden oldukça farklıydı. Çünkü o zamanlar kamusal alan ve özel alan ayrımı vardı. Bunu fazla içselleştirdiğim için bu farklılıkta oldukça belli oluyordu. Tanıdığım insanlarla iletişime geçiyor tanımadığım insanlardan çekiniyordum. Eğer ki ablam otobüslerde seçim adayı propagandası yaparmışçasına "bana ismimi sorsanıza" demeseydi bu çokta göze batan bir huy olmayacaktı. Ancak oldu. Şeyma sustu. Konuşmamı çok istediler oysa ben çevremdeki herkesin iyiliği için susuyordum. Sebebini ise konuşmaya başladığım ortaokul yıllarımdan bugüne kadar net bir şekilde açıkladığımı düşünüyorum. Ailemin en çaresiz anları benim susmamı bekledikleri anlar olmuştur.
Ebeveynlere tavsiye niteliğinde olacağını sanıyorum ki ne zaman okula başladım işte o zaman değişmeye de başladım. Akademici Soral olarak kendimi tanımlamam hayatımın hep aradığım dönüm noktasını okulda bulmam dolayısıyladır.
Bir Frankfurt Okulu ya da Birmingham değildi ancak Ali Fuat Başgil hayatımın dönüm noktası olmak zorunda kaldı. İlk yıllarda yine suskunluğum devam etti çünkü ben arkadaşlarıyla sosyalleşerek konuşmaya başlayacak bir çocuk değildim. Çünkü henüz fikirlerimi söylemek gerekliliğini öğrenebilmiş değildim. Yine çünkü ben düşündüğüm şeyleri, yaşadığım olayları hep yazıyordum. Ne zaman ki Hayat Bilgisi dersi ile tanıştım o günden sonra akademinin ruhunu sanıyorum ki hissetmiş olacağım işte o zaman konuşmaya başladım.
Kendimi sınav notlarımla ya da sınavlardaki yorum sorularıyla değil daha fazlasıyla ifade etmeye başladım. Konuşmanın sosyalleşmeme değil fikirlerimin de benimle birlikte büyümesine yardımcı olmasını istedim. Lastik oynayıp, ip atlamak konusunda oyun kurucu ve iyiydim. O zamanlarda fazlaca başak burcu olup yapılması gereken faaliyetlerde tüm sorumluluğu üstlenip iş bölümünü bizzat kendim yapardım. Ama benim için en önemli olan şey cevap vermekti. Eğitim hayatım boyunca da hep laf lafı açtı. Cevaplar verdim, cevaplar buldum. Şimdilerde oyun kurucu olmak değil oyunun ne olduğunu konuşmak istiyorum. Sanıyorum ki sosyalleşmek ve konuşmak arasındaki 6. yaşındaki fikrim benim hayatıma bir yol çizdi. Konuşmak önceliğim ne zaman değişse hayatımda değişmeye başladı, hayatıma giren insanlarda. O yüzden şimdi ne kadar çok konuşursam konuşayım zamanında susan o kızın içindeki fikirlerle dolu içim. Zamanında susmak bana bir hayat biriktirdi farkında olmadan. Zamanında susmak bana gözlemleme imkanı tanıdı ve bunu tüm bir hayatıma yaymayı. İçimdeki fikirler bana eleştirmeyi öğretti.
İlkokuldan sonra hem sosyal hem başarılı bir ortaokul dönemi geçirdim. Sonrasında lisede mayası sağlam olmak lafını fazlasıyla işitip önceki eğitim yıllarımdaki tüm başarı hikayelerini unutturacak kadar başarılı bir başarısız olup ama bunu kimseye farkettirmeden karneler aldım kanaatler edindim. Çok iyi arkadaşlar, dostlar edindim. Hem insanları hem de kendimi tanıdım. Sonra üniversiteye başladım. Hazırlık bir geçiş dönemi gibiydi. Lisans bana metodolojiyi öğretti. Lisans bana hayatın literatür taramasını nasıl yapacağımı öğretti. Ve daha çok konuşmayı, daha ciddi yazmayı ve okumayı. Bundan sonra yapmam gereken ileri okumak ve yazmak ve ileriyi konuşmaktı. Sosyoloji suskun kızın gözlemlediği, İletişim suskun kızın konuşacaklarıydı. Başarı farklı bir anlam kazandığında ancak meyvesini vermeye başlamıştı.
6 yaşındaydım okula başladığımda.
23 yaşındayım yüksek lisansa başladım.
Hayat bundan sonra nasıl devam eder bilmiyorum. Şuan bilmediğim onca şeyi 6 yaşındaki halim nerden biliyormuş onu bile bilmiyorum. Annemin 15 gün boyunca okula gitmemek için ağladığımda yanımda olması, babamın lise de okulu sorgularken yanımda olması, ablamın lisansta okumam gereken bölüme ve daha fazlasına karar verirken yanımda olması beni bugün buraya taşıdı.
Belki bu yazıyı okurken neyi başarmışta seviniyor diyecek olabilirsiniz. Ama siz de o 6 yaşındaki kızı diğerleri gibi tanısaydınız inanmazdınız.
O ağlak kız da benim, suskun kız da benim, hayal dünyasında yaşayan kız da benim.
Önemli olan insanın kendi ayaklarının üstünde durması değil önemli olan insanın hep devam etmesi ve inanması.
Yine ve hayatım boyunca daima en çok aileme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın yolcularımız sizlere de kendi iç yolculuğunuzda iyi yolculuklar diliyorum. Ve suskun, az arkadaşı olan, utangaç çocukların yanında gidip ben sana inanıyorum diye fısıldamanızı tavsiye ediyorum.
"İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Ya nice okumaktır.
"
Başak burcu olmam temel hayat prensibimin yalnızca %3'ünü tanımlıyor olabilir. Bu nedenle bunun daha derinine inerek en baştan başlamak istiyorum; Kan grubumun B rh- olmasından. Genetik özelliklerime bu kadar sıkı sıkıya bağlı olmam ve arkasında durmam akrabalarımın arasındaki bu kan grubuna sahip olan 3. kişi olmamdan kaynaklanıyor. Ve her şey buradan itibaren başlıyor.
Hasan dedem, Şerif amcam ve ben bu kan grubunun namını Korkmazlar içerisinde taşıyan 3 muhafızız. Uyuz olmak hepimizin ortak özelliği olup bunu ifade etme biçimlerimizde farklılık gösteriyoruz. Dedem bunu kafasının dikine giderek, Şerif amcam şakalarıyla bense belli etmemeye çalışarak belli ediyorum. Bebekliğime dair bu önemli meseleye açıklık getirdiysek devam edelim.
Çocukluğum dönemin şartlarından dolayı mı bilmiyorum çoğunlukla susarak ve ağlayarak geçti. Evin içindeki halimle dışarıdaki halim birbirinden oldukça farklıydı. Çünkü o zamanlar kamusal alan ve özel alan ayrımı vardı. Bunu fazla içselleştirdiğim için bu farklılıkta oldukça belli oluyordu. Tanıdığım insanlarla iletişime geçiyor tanımadığım insanlardan çekiniyordum. Eğer ki ablam otobüslerde seçim adayı propagandası yaparmışçasına "bana ismimi sorsanıza" demeseydi bu çokta göze batan bir huy olmayacaktı. Ancak oldu. Şeyma sustu. Konuşmamı çok istediler oysa ben çevremdeki herkesin iyiliği için susuyordum. Sebebini ise konuşmaya başladığım ortaokul yıllarımdan bugüne kadar net bir şekilde açıkladığımı düşünüyorum. Ailemin en çaresiz anları benim susmamı bekledikleri anlar olmuştur.
Ebeveynlere tavsiye niteliğinde olacağını sanıyorum ki ne zaman okula başladım işte o zaman değişmeye de başladım. Akademici Soral olarak kendimi tanımlamam hayatımın hep aradığım dönüm noktasını okulda bulmam dolayısıyladır.

Kendimi sınav notlarımla ya da sınavlardaki yorum sorularıyla değil daha fazlasıyla ifade etmeye başladım. Konuşmanın sosyalleşmeme değil fikirlerimin de benimle birlikte büyümesine yardımcı olmasını istedim. Lastik oynayıp, ip atlamak konusunda oyun kurucu ve iyiydim. O zamanlarda fazlaca başak burcu olup yapılması gereken faaliyetlerde tüm sorumluluğu üstlenip iş bölümünü bizzat kendim yapardım. Ama benim için en önemli olan şey cevap vermekti. Eğitim hayatım boyunca da hep laf lafı açtı. Cevaplar verdim, cevaplar buldum. Şimdilerde oyun kurucu olmak değil oyunun ne olduğunu konuşmak istiyorum. Sanıyorum ki sosyalleşmek ve konuşmak arasındaki 6. yaşındaki fikrim benim hayatıma bir yol çizdi. Konuşmak önceliğim ne zaman değişse hayatımda değişmeye başladı, hayatıma giren insanlarda. O yüzden şimdi ne kadar çok konuşursam konuşayım zamanında susan o kızın içindeki fikirlerle dolu içim. Zamanında susmak bana bir hayat biriktirdi farkında olmadan. Zamanında susmak bana gözlemleme imkanı tanıdı ve bunu tüm bir hayatıma yaymayı. İçimdeki fikirler bana eleştirmeyi öğretti.
İlkokuldan sonra hem sosyal hem başarılı bir ortaokul dönemi geçirdim. Sonrasında lisede mayası sağlam olmak lafını fazlasıyla işitip önceki eğitim yıllarımdaki tüm başarı hikayelerini unutturacak kadar başarılı bir başarısız olup ama bunu kimseye farkettirmeden karneler aldım kanaatler edindim. Çok iyi arkadaşlar, dostlar edindim. Hem insanları hem de kendimi tanıdım. Sonra üniversiteye başladım. Hazırlık bir geçiş dönemi gibiydi. Lisans bana metodolojiyi öğretti. Lisans bana hayatın literatür taramasını nasıl yapacağımı öğretti. Ve daha çok konuşmayı, daha ciddi yazmayı ve okumayı. Bundan sonra yapmam gereken ileri okumak ve yazmak ve ileriyi konuşmaktı. Sosyoloji suskun kızın gözlemlediği, İletişim suskun kızın konuşacaklarıydı. Başarı farklı bir anlam kazandığında ancak meyvesini vermeye başlamıştı.
6 yaşındaydım okula başladığımda.
23 yaşındayım yüksek lisansa başladım.
Hayat bundan sonra nasıl devam eder bilmiyorum. Şuan bilmediğim onca şeyi 6 yaşındaki halim nerden biliyormuş onu bile bilmiyorum. Annemin 15 gün boyunca okula gitmemek için ağladığımda yanımda olması, babamın lise de okulu sorgularken yanımda olması, ablamın lisansta okumam gereken bölüme ve daha fazlasına karar verirken yanımda olması beni bugün buraya taşıdı.
Belki bu yazıyı okurken neyi başarmışta seviniyor diyecek olabilirsiniz. Ama siz de o 6 yaşındaki kızı diğerleri gibi tanısaydınız inanmazdınız.
O ağlak kız da benim, suskun kız da benim, hayal dünyasında yaşayan kız da benim.
Önemli olan insanın kendi ayaklarının üstünde durması değil önemli olan insanın hep devam etmesi ve inanması.
Yine ve hayatım boyunca daima en çok aileme sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Sayın yolcularımız sizlere de kendi iç yolculuğunuzda iyi yolculuklar diliyorum. Ve suskun, az arkadaşı olan, utangaç çocukların yanında gidip ben sana inanıyorum diye fısıldamanızı tavsiye ediyorum.
"İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir/ Sen kendini bilmezsin/ Ya nice okumaktır.
"
Masaallah kardesim umre arkadasim seni tebrik ediyorum hayatin boyunca hayirli basarilara imza atmani yuce Allahtan niyaz ediyorum
YanıtlaSil