2 Günlük Günlük
1. gün;
Evini yeniden keşfedenler, mutfağın yolunu öğrenenler, temizlikte nirvanaya ulaşanlar, meyve sebzeleri sabunla yıkayanlar ve daha fazlası... Herkese saygımın, sevgimin ve hoşgörümün olduğu şu günlerde geniş yüreklilikle söylüyorum ki yeter ki evde kalalım. 26 gündür evdeyim. Bugün balkondan evimin karşısındaki parkın çimenlerini Microsoft'un ekran fotoğrafı kadar uçsuz bucaksız ve ışıl ışıl gördüm. Güneş'in dünyamızı ısıttığını deneyimleyerek anladım. Çokça pencereden yolunu değil ancak yolları gözledim. Çok sevdiğim limon kolonyasını daha çok sevdim. Ve elbette bizde kolonyacılık dededen mirastır ve bunun gerçeklik payını bu yaşımda babamdan öğrendim.
İtiraf ediyorum kendimi sokaklara attığım bir sosyal hayatım yoktu. Sosyal hayat olarak nitelendirdiğimiz şeyin tekil halinin sosyal olmadığını varsayıyorsak benim dışarıda oldukça tek başıma bir hayatım vardı. Haftanın 4 günü okula giderek ve haftanın 4 günü okuldan dönerek fazlaca koşturduğum akşam saatlerinin haricinde evde vakit geçirmeyi severdim ve hala seviyorum. Evi seviyorum çünkü. Evde kitap okumayı, evde puzzle yapmayı, evde çalışmayı ve evimi seviyorum. Bu nedenle bu süreç beni o kadar da zorlamadı. Yalnızca benim kadar herkesin de evde olması bir miktar özgürlüğümü kısıtlamış olabilir. Ama bir şeylerin değerini daha çok bilmeye başladığımı düşünmek beni iyi hissettiriyor. Ve okuyamadığım kitaplara zaman ayırmak ve çok uzak diye mızmızlanarak gittiğim okulumun ayağıma gelmesi elbette. Olumlu taraflarının olması meselesinin haricinde belki de yalnızca o taraflara bakıyorumdur.
2. gün;
74 gündür evdeyim. Vesile kadar sokağa çıkmadım ve onun kadar iyi değerlendirdim çıktığım ilk fırsatı. Bugün camdan Atakent'i gördüm ve biraz daha parmak ucuma ulaşırsam Uludağ'ı bile görebilirim. Herkesin sorduğu basit sorulardan başlayacak olursak evde olmaktan hala canım sıkılmadı. Ve 1,5 günlük tatilimden sonra makale okurken farkettim ki uğraşlarım beni oldukça mutlu bir meşgul ediyor. Elbette bilgisayarımı annemin deyimiyle "camdan aşağı atacak" raddeye geldim. 3 günlük bir süreçti. 1 günlük bir cinnet. Ama şaşılacak derecede doğru ki bunun evde kalmamla hiçbir alakası yoktu. Sorularla devam edecek olursam hiç müze gezmedim, yoga ya da meditasyon yapmadım. Me time yöntemi de eleştirmek için bana birçok sebep veriyordu. Dolabımı toplamadım, hayatımı yeniden organize etmedim. Yalnız hissetmedim, boyama yapmadım. Belki bugüne kadar beni çok okula bağımlı ve hayatında başka amacı olmayan biri olarak görmüş olabilirsiniz. Ancak dostlarım ve sevgili okurlarım bu düşüncenizi yıkacak bir teorim var.
TEORİM: Eğer çalışıyor ya da okuyorsanız ve bu süreci evde geçirmek zorunda kaldıysanız bir fikrim var. Bu süreçte sıkılan ve yapacak bir şey bulamayan ya da bulmak isteyenlerin bence okul, iş ve yalnızca sosyal hayattan başka yaşadıkları bir şey yok. Mesela ben yapacak bir şey aramadım da bulmadım da. Çünkü okulu hayatımdan çıkardığımda geriye yine benim hayatım kalıyor. Evin odalarını şaşırmıyorum ya da yeni şeyler keşfetmiyorum. Burada yaşıyorum.
TEORİM İLE İLGİLİ AÇIKLAMA: Bunu yalnızca sıkılmak üzerine derin sancılar çekip abartı cümleler kuranlar için söylüyorum. Bunu yalnızca sürekli kendine başkalarına bakarak iş üreten ve başkalarına yol göstermeye çalışanlar için söylüyorum Yoksa herkesin hayatı kendine elbette.
Akademici Soral mutlu günler diler :)
Yorumlar
Yorum Gönder