anlamak ve anlaşılmak üzerine

bu blogta hayatın her alanına dair bir şeyler paylaşabileceğim düşüncesi ile yazmaya başladım. yazdığım süre boyunca hayatımda bir çok şey değişti. başladığımdan çok farklı bir noktadayım. belki hala aynı istekle yazısının başında, her senenin öğrettiği heybesinde, kalemi aynı dilden konuşsa da yazarken derdine düştüğü şeyler farklılaşmaya başlıyor akademici soral'ın.

ancak değişmeyen şeyler de var: anlatmak ve anlaşılmak isteği gibi. 

akademici soral bloğunun ortaya çıkışı biraz da bu motto üzerineydi. nedense kimsenin -hadi daha iyimser olalım çoğu kişinin- beni anlamadığını düşünerek yazmaya başlamıştım. 

velhasıl bugün günlerden 2 aralık cumartesi. 
hayatıma yeni bir şeyler katmak konusunda daha bilinçli olduğum yaşımdayım. 
bir sene daha bitmeden bugün hep beraber düşünmek istiyorum.
biz ne kadar anlıyor ve anlaşılıyoruz? 
ikisi birbiri ile pek yakından ilişkili olan bu kavramlardan birisini çözmek diğerini de iyileştiriyor.

samimi olalım. gerçekten karşımızda, yakınımızda ya da yanımızdaki kişiyi anlıyor muyuz? 
ve belki de en ihtiyacımız olan soruyu soralım. biz anlaşılıyor muyuz?
insan bazen konuşmadan anlaşılmak istiyor. her ne kadar iletişim üzerine emek vermiş biri olarak konuşmanın ve iletişim kurmanın ebedi gerekliliğini en iyi bilen kişilerden biri bile olsam insan bazen konuşmadan da anlaşılır sevgili blog dostlarım. olması gereken şeyler üzerinden kolaya kaçmak bari bizim yapacağımız bir hareket olmasın değil mi?

bence bugün samimi olalım.
eğer istersek karşımızdaki kişinin bize anlatmak istediklerini yaşadığımız günün içinden, bize fark ettirmek istediği şeyleri de iyi bir gözlem ile çözebiliriz.

bizim gülüp geçtiğimiz yerde başkası durabilir. bizim basite aldığımız şey başkası için önemli olabilir. bizim eleştirdiğimiz şey başkasının çabaladığı bir şey olabilir. bizim kırdığımız şey başkasının toparlayamayacağı bir şey olabilir. bizim sustuğumuz şey başkasının duyulmasını istediği bir şey olabilir. bizim görmezden geldiğimiz şey başkasının bir umudu olabilir.

hayatımızı ya da günümüzün bir kısmını hatta bir dakikamızı bile paylaştığımız insanlara bunu borçluyuz.
çünkü anlarsak anlaşılır, anlaşılırsak anlarız.

istiyorum ki kim kendini yalnız hissederse o beni anlar dediği bir kişi olsun. 
istiyorum ki anlatamadıklarımız içimizde büyümesin.
istiyorum ki bazen konuşmadan anlaşılabilelim.

kimimiz bu konuda şanslıyız kimimiz değiliz. 
sanıyorum ki ben anlamak ve anlaşılmak üzerine daima yazarak bu meseleyi çözmüş biriyim. ilk defa anneme yazdığım mektupla, ilk defa babama yazdığım hayat bilgisi kitabındaki şiirle, ilk defa ablam için yazdığım notlarla ve izzet'e yazdığım onlarca şeyle.

sevgili blog dostlarım, 
gülümseyin. ve kimin sizi anlamasını istiyorsanız bu yazıyı onunla paylaşın. 
bu sefer de böyle olsun. 

yazımız bitmiştir✋


Yorumlar

  1. Kurum Fatma😘2 Aralık 2023 13:55

    Çok şükür anladığım v2 anlaşıldığım dostlara sahipmiş

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

annem gül'dü çiçekler girdi gönlüne'

kendi evimde deplasmandayım

hüznün ertesi